İki çocuk annesi Liu, şeker hastalığı yüzünden hastaneye yattığında görme yetersizliği, iştah bozukluğu, yüksek tansiyon ve kalpte ritim eksikliği de vuku bulmuş. Hastalığına rağmen doktorlar gidip evinde bol bol dinlemesi için onu taburcu etmiş.
Endişelenmemesini ve ilaçlarını düzenli alıp, yorucu hareketlerden uzak durmasını tembihlemişler. “Nasıl endişelenmeyim!” diye düşünmüş. “Evde iki çocuk, evin işleri, ben ise hasta yatıp durucam evde…”
Komşularından biri diyabetin Çigong ile tedavi edildiğini söylemiş. O da hemen bu haberi kocasına iletmiş.
“Çigong?” diye somurtmuş kocası. “O komşun tam bir yalancı. İşe yarasaydı doktorlar tavsiye ederdi. Anlıyorum, iyileşmek istiyorsun ama bizi eşe dosta, konu komşuya alay konusu yapma!” demiş. Kocasının bu “anlamlı” konuşmasını dinledikten sonra bu fikri bir süreliğine rafa kaldırmış.
Ancak gücü her geçen gün daha da azalmış. Hal böyle olunca evin bütün yükü kocasına kalmış. Komşusu tekrar gündeme getirdiğinde, bu sefer kocası ılımlı yaklaşmış.
3 ay önce onu Merkez’e kocası getirmiş. Pek çok insanın neler başardığını görünce kendini iyi hissedip korkusunu yenmiş. Kendisinin de iyileşeceği inancıyla deli gibi çalışmaya başlamış. Günde 8 saat Çigong yapmış. İlk ayın sonunda kalp atışları düzene girmiş. Takip eden günlerde tansiyonu ve şeker seviyesi düzelmiş. İkinci ayın sonu gelmeden neredeyse herşey normale dönmüş.
Hareketleri düzenli yaparken, kendisinin “zaten iyileşmiş olduğunu” sürekli telkin olarak kullandığını belirtiyor. Kendisini her an Çi’ye açık tutmuş ve tüm evrenden gelen Çi’nin vücuduna akmasına izin vermiş.
Evine mutlu ve sağlıklı döndüğü zaman buna en çok kocası sevinmiş.