Merkez’de mektuplaşmadan sorumlu hoca Lin dış dünyayla irtibatı sağlıyor. Hong Kong doğumlu hocamız savaş sırasında okula Çin’de devam etmiş. Burada evlenerek burada yaşamaya başlamış.
Devrim süresince Hong Kong’lu olduğu için hep ötekileştirilmiş ve dayatmalara maruz kalmış. Bu yoğun baskı ve stres de onda hastalıkların türemesine neden olmuş.
Şiddetli baş ağrıları, sinir hastalıkları ve omurgada, boyunda ve sırtta ağrılar, kalp yetersizliği, parkinson ve üreme organlarında kanser..
Tüm ağrılarının üstesinden ilk başlarda gelmeyi başarıyormuş. Düzenli yürüyüşler ve zihin çalışmalarının çok faydası oluyormuş. Ancak daha sonraları kasları iflas etmeye başlamış ve yüzü felç olmuş. Parkta insanları bir arada görünce merak edip onlara katılmaya karar vermiş.
Ne yaptıklarını bilmediği için önceleri ajan gibi aralarına gizlice katılmış. Araştırma yapan bir öğrenci kimliği takınıp röportaj tadında oradakilere sorular sormaya başlamış. Sonra kafasına yatınca da kendi de yapmaya karar vermiş. Yeterince çalışırsa hastalıklarını yenebileceğine inanmış. Sanki hiç yarın yokmuş gibi ‘bugünün işini yarına bırakma’ felsefesiyle bütün hareketleri günü gününe yapmış. Hergün daha iyi hissedince de aralıksız devam etmiş.
6 ay sürmüş bu süreç ve tüm hastalıklardan birden kurtulmuş. Yağmur çamur demeden de hergün yapmaya devam ettiğini söyluyor. Ancak eskisi gibi günde 10-15 saat değil de birkaç saat yapmanın yeterli olduğunu ekliyor.
Hala yüzündeki bazı kasların istem dışı hareket ettiğine dikkat çekerek nedenini soruyoruz. Güşümseyerek muzip bir şekilde tersliyor bizi. “Buldunuz da bunuyorsunuz” tarzı bir cevap veriyor. “Siz beni 15 sene önce görecektiniz. Aciz bir durumda, konuşamaz durumdaydım. 66 yaşında biri için şu anda sadece istem dışı birkaç kasımın hareket ediyor oluşu Tanrının bir lütfundan başka birşey değil” diyor.