Yumuşak tenli, sakin ses tonuyla bizimle konuşan Bayan Chen, olduğundan çok daha genç gösteriyor.
Kendini bildi bileli hep hastalıklarla savaşmış. Şeker ve böbrek hastası olmanın yanısıra, 1960 yılında mesanesinde taşlar, 1963’te de karaciğerinde tümör çıkmış. Yeterince ameliyat olduğuna inanırken, bu sefer de troid bezlerinde kanser teşhisi konmuş ve 1977’te tekrar ameliyat istenmiş. Fakat başarılı olmamış ve ikinci kez ameliyata girmiş.
Peki bu sefer kurtulabilmiş mi? Öyle sanılmış, ama 3 sene sonra tekrar hortlamış. Artık ameliyatın riskli olduğunu söyleyen doktorlar onu evine yollamışlar. Ta ki 3 sene sonra başka hastanenin doktorları üçüncü kez ameliyat olmasını tavsiye edene kadar…
Önceleri sıcak bakmış, çünkü birileri onun bu durumdan kurtulması için çaba gösterirken kayıtsız kalmak istememiş. Ama doktorlar kesin çözüm önermemişler ve büyük ihtimalle de kanserin kemiklerine sıçradığından şüpheleniliyormuş. Sol elini hiç kullanamazken, sağ elini de göğsüne kadar kaldırabiliyormuş. Uzanıp yatamıyor çünkü sırt ağrıları onu uyutmuyormuş. Son olarak da sesi kısılmış.
Doktorlar en fazla 2 ay ömür biçmiş.
“Bu üzücü haberi aldığında dünyan yıkıldı mı?” diye sormuş Chan. “Hayır” diye yanıtlamış. Artık dökecek göz yaşı bile kalmamış zira.
Peki pes etmiş mi? Pek sayılmazmış. Kızkardeşi son zamanlarını Pekin’de onunla birlikte geçirmesini istemiş. O da kabul etmiş. Pekin’de parklarda insanların Çigong yaptıkları gözüne ilişmiş ve onlara katılmak için içinde bir istek doğmuş.
“Peki ellerini bile kullanamazken..” diye yarım ağızla sormuş Chan. O bunu sorun etmemiş. Hocası ona yapabildiği kadarını yapıp gerisini imgeleme yoluyla zihninde tamamlamasını ve evrene havale etmesini söylemiş. O da gerekli tüm Çi’yi zihninde canlandırarak oluşturmuş. Zamanla sesi açılmaya ve hareket kabiliyeti artmaya başlamış.
1 yıllık çalışmadan sonra iyleştiğini düşünüp daha fazlası için Merkez’e gelmeye karar vermiş. Ancak reddedilmiş.
Chan çok şaşırmış. “Herkese kucak açan bir yer nasıl oldu da seni reddetti?” diye sormuş.
Merkezin kurallarından birisi, ölümcül ve desteğe muhtaç vakaların aileden birinin eşliğinde gelmesiymiş. Çünkü ihtiyaçlarını karşılayacak, onu getirip götürecek, yemek yedirecek birilerinin olması gerekiyormuş, zira Merkez “self-servis” hizmet veren bir yermiş. Kardeşine zaten yeterince yük olduğu için onu rahatsız etmek istememiş.
Ancak o ne yapıp edip, hoca ayarlayıp arka kapıdan gizlice girmiş. Hocasına öğrenci değil de hoca olarak kayıt olmak istediğini söyleyince hocası iyice şaşırmış. Sağlıklı olanların bile hocaların eğitimini almakta zorlandığını, onun bunu hiç kaldıraramayacağını söylemiş. Hayırdan anlamayan Chan, ne yapıp edip onu ikna etmiş ve ikinci bir arka kapı hasidesiyle eğitime katılmış.
Eğitime katıldığında kendisinin zaten sağlıklı bir insan olduğuna inanıp herşeyi sonuna kadar yerine getirmiş. Hocaları en ufak birşeyden şüphelenmemiş, taki ilk bir ay içinde 3 kez ölümden dönene kadar. Kendi sınıflarında öleceğinden korkan hocalar onu bu eğitime aldıkları için büyük pişmanlık duymuşlar.
Her yere düştüğünde kendini tekrar kalkması beklenen boksörler gibi hissedip ayağa kalktığını, tekrar düştüğünde inatla yine kalktığını, yine ve yine kalktığını ve antrenmanlara devam ettiğini söylüyor. Hocaları artık ölümüne çalışarak hayatta kalmaya çalıştığını kavramışlar. Ona destek olup eğlendirmişler. Sonunda sadece kanseri yenmekle kalmamış, sertifika alıp hoca bile olmuş.
“Yaptığını herkese tavsiye eder misin?” diye soruyor Chan. “Hayır, yaptığım gerçekten çılgıncaydı, herkese ön kapıyı kullanmalarını tavsiye ederim” diye yanıtlamış.
Arka kapıdan girecek kadar çılgın birisi, iyileşmeyi de herkes gibi hakediyordur.