Bayan Wen senelerce yüksek tansiyon hastası olarak yaşamış. Geçtiğimiz sene ise beyin kanaması geçirip ameliyat olmuş ve ardından yürüyemez hale gelip yatağa mahkum olmuş. Doktorlar gidişat konusunda hiç de olumlu düşünmüyormuş. Onları dinleyince yaşama şansının çok az olduğunu anlamış. Kendi cenazesinin hazırlıklarını yapmaya başlamış.
Sonra bir arkadaşı Merkez’den bahsetmiş. Seyahat edemeyecek kadar zayıf olduğu için önce kabul etmemiş ama sonra nasıl olsa öleceğini düşünüp, hiç olmazsa bir amaç uğruna öleyim diyerek yola koyulmuş.
Oğlu onu sırtlamış, kızı da eşyalarını taşımış ve onu 2 ay önce Merkez’e getirmişler. Daha ilk gününde kendi başına ayağa kalkıp birkaç adım atacak gücü bulmuş. Hocasının desteğiyle diğerleriyle eş zamanlı çalışmalara katılmış.
Bir gün Lao-Shi ile tanışıp el sıkıştıktan hemen sonra yüksek ateşle yatmış. Başına gelen hocaları ve arkadaşları ona Çi vermeye başlamışlar ve herşeyin yolunda olduğunu söylemişler.
“Doktor gelmedi mi?” diye sorunca “Ne doktoru, ben vücudum Çi’ye cevap verdiği için o an mutluydum” diye yanıtlamış. Meğerse hastalık vücudu yüksek ateş şeklinde terk ediyormuş. Ateş geçtiğinde yüksek tansiyonu normale inmiş ve o günden beri de artık ilaç kullanmasına gerek kalmamış.
“Peki kefeni filan napacaksın şimdi?” diye takılmış Chan. “Ben ölünceye kadar onlar çok eskir, hem birine versen ayıp olur, senin fikrin ne?” diyerek o da ona takılmış.
“En iyisi pesimist doktorlara soralım” diyerek gülüşmüşler.