41 – Akupunktur Uzmanlığından Çıplak Elle Tedaviye

Dr Chao bir akupunktur uzmanı, 52 yaşında zorunlu emekli edilmiş.

Çok düşük tansiyonu varmış. Bu yüzden sık sık bayılırmış. Ciğerleri yeterli çalışmaz, arada kan kusarmış. Mide ve göğüs ağrıları, bir de fıtığı varmış.

Oğlu ve damadı doktor oldukları halde, kendisi de akupunktur uzmanı olduğu halde bir faydası olmamış. Evde bitki gibi yaşayıp ölümü bekler hale gelmiş. Bir arkadaşı Çigong’dan bahsetmiş ama o nezaketle geri çevirmiş.

“Bir akapunkturcu alternatif çözümlere sıcak bakmalıydı, neden öyle yaptınız?” diye sorunca “Akapunktur da hiç olmazsa kullandığımız iğne var, Çigong’da bir şey yok”  demiş.
Peki gitmesine neden ne olmuş? Karısı. Onun da bazı problemleri varmış ve Çigong’a kalpten inandığı için onun ısrarlarıyla karı-koca gitmeye karar vermişler.

Merkez’de karısının birkaç gün içinde nasıl iştahına kavuştuğunu ve uykusunun nasıl düzene girdiğini görünce tüm kalbiyle ve ruhuyla Çigong yapma azmiyle dolmuş.

Lao-Shi’nin kitaplarını okuyup iyice gaza gelip çalışmalara katılmış. Bazen doktorların verdiği ilaçları almayı unuttuğu olmuş. Birkaç gün içinde tansiyonu normal değerlere ulaşmış. Göğüs ağrıları kalmamış. 1 sene içinde akciğerleri normale dönmüş. “Yepyeni bir ben ortaya çıktı!” diye eklemiş Dr. Chao.

“Peki tekrar akapunktur yaptınız mı?” diye sormuş Chan.
“Hiç şansı yok!” demiş Dr. Chao. 3 aylık hocalık eğitimi alıp Çigong hocası olmuş. 10bine yakın öğrenci geçmiş elinden. Gönüllüler yetiştirip köylere eğitim vermek üzere göndermiş. Bu gönüllülerin çoğu hiç parası olmayan ve şifa bulunca minnettarlıklarını bu şekilde ödemeyi kabul eden insanlarmış.

“Kendi kişisel zevklerinizi bir kenara itip kendinizi insanlara feda eden birer ‘çıplak ayaklı doktor’ diyebilir miyiz?” diye sorunca “Çıplak ayaktan ziyade ‘çıplak elli’ doktorlar lafı daha uygun, çünkü bizim hastanemizde hiç ilaç ve alet yok!”

42 – Bir Dolu Pirinç Yedim

1986’da, Hoca Zhou, 49 yaşındayken o kadar hastalanmış ki zorunlu emekli yapmışlar. İki adım atsa kalbi patlayacak derecede düzensiz atıyormuş; şiddetli baş ağrıları, rahminde tümör ve bayılma nöbetleri yaşıyormuş.

Yeterince pirinç yediği halde hala enerjisiz olmasını anlayamamış. Doktorlar vücudundaki salgı bezlerinin yeterince çalışmadığını söylemişler. Sürekli dinlenmesi gerekiyormuş.

Birgün arkadaşı Çigong’dan bahsetmiş ve gruba katılmasını istemiş. İlgilenmemiş. Sebebi ise daha önce başka Çigong türlerini denemiş olması ve netice alamaması imiş. Zaman kaybı olarak görmüş.

Arkadaşı onu her ziyaret ettiğinde ısrarını tekrarlamış ve ona ufak ufak Çi enerjisi vermiş. Sırf ondan gelen enerjinin faydasını görmeye başlayınca gruba katılmaya karar vermiş. Kısa süre içinde Merkez’e arkadaşının yardımı olmadan kendi gelip gitmeye başlamış. Bir gün Lao-Shi’nin derslerinden birinde ayak baş parmaklarından dışarı doğru çok miktarda su aktığı hissine kapılmış.  Bunun nedeni tümörlerinin yok oluyor olmasıymış. Bu hissi ertesi gün ultrasona bağlanarak teyit etmişler. Sanki tekrar doğmuş gibi hissetmiş, tüm vucudu çok enerjikmiş.

Peki diğer Çigong türlerinin bir faydası olmazken Zhineng Çigong nasıl fayda etmiş?
Bütün sır içten sevgide saklıymış. Hocalar çok destek olmuşlar ve ona hep cesaret vermişler, çünkü bir zamanlar onlar da bu kapıdan onun gibi girmişler. Çok sabırlı ve iyi niyetli bir şekilde onunla ilgilenmişler. Merkez’deki “sen de yapabilirsin” cesareti çabuk bulaşan bir hastalıkmış.

Şimdi aynı ayakkabıları giyip işe koyulan Hoca Zhou öğrencileriyle aynı sabır ve özveriyle ilgileniyor.

43 – Karımın Suratına Attım

1986’da elektrik kablolarıyla uğraşırken, Hoca Yu’yu elektrik çarpmış. 4 saatten fazla ölü kalmış ve anca hayata döndürmüşler. Uyandığında ise artık eskisi gibi değilmiş. Sürekli yarı uykuda, çalışmaz halde ve asabi bir şekilde daha 31 yaşında eve bağlanmış.

Ameliyattan sonra dizlerinin üzerine de baskı yapamaz olmuş. Boğazında da yutma sorunu yaşıyormuş. Kasıtlı olmadan karısına karşı da kötü davranıyormuş. Karısı ise ona karşı çok hoşgörülü ve sabırlıymış. Bir gün karısı ona üzüm yedirmeye çalışırken, teşekkür edeceğine üzümü alıp suratına atmış. Hala çok utanırmış bu yaptığından. Ama bu deneyim, şimdi benzer durumdaki öğrencilerine kendisinin de sabırlı yaklaşmasına yardımcı olmuş.

Peki nasıl başlamış Çigong’a? 1993’te kızkardeşi vermiş bu fikri ve bütün masraflarını karşılamayı kabul etmiş. Lao-Shi’nin insanlara yardım edip yürümlerini, konuşmalarını, ayağa kalkmalarını gördükçe bunun toplu bilinç safsatası olduğuna inanmış. Çok abartılı ve hipnotik bir olay olarak algılamış.

Peki kendi hastalığına faydasını gördükçe fikri değişmiş mi? Hayır. Tam olarak nedenini bilmiyor ama zaten iyileşecek olduğuna ve bunun Çi sayesinde olmadığına inanmış. Dönmesine eve dönmüş, hem de iyileşmiş bir şekilde, ama tam bir şüpheci olarak…

Kasabasındaki tanıdıklar ve dostlar ondan Çigong öğretmeleri için kapısını çalmaya başlamışlar. Parkta öylesine öğretmeye başlamış. Birgün içlerinden birisi şifayı hızlandırması için ondan Çi enerjisi vermesini rica etmiş. O da vermiş ve alan kişi iyileştiğini iddia etmiş. Nezaketen söyledi diye kabul etmiş. Kurs vermeye devam ettikçe benzer talepler ve benzer nezaketler artmış(!).

Kolunu kıpırdatmadan kasabada ünü yayılmış. Birgün yakın akrabası gelip Çi enerjisi ile şifa vermesini rica etmiş. O da doktor olmadığını söyleyip reddetmiş. Ya bir şey olursa diye sorumluluk almak istememiş. Yakını da “Doktorlar zaten öleceksin dedi! Ne kaybedersin!” diye yakınmış.

Yakınmalara dayanamayıp yardım etmeyi kabul etmiş, ama sorumluluk almayacağını belirtmiş. Kabul etmişler. “Ölü bir ata sanki yaşıyormuş gibi müdahele ediyordum” diye ekliyor. 1 haftalık Çigong tedavisinden sonra yakını canlanmaya başlamış ve uykusu düzene girmiş. Daha sonraki Çi çalışmalarında bir anda yüksek ateşi çıkıp ishal olmaya başlayınca Zhou tedirgin olup paniklemiş. Onu hemen apar topar Merkez’e götürmüş ve tedavisi tamamlanıp tamamen iyileşmiş.

O günden sonra Çigong’un koyu bir savunucusu ve destekçisi olmuş. Kendi gibi protest olanlara şunu söylüyor:”Önce bir yap, göreceksin ki Çi seninle irtibata geçecek!”

44 – Ölü Bir Adamın Son Kumarı

Bay Li mesane kanseri olduğu zaman 3 yıl boyunca sadece ilaç tedavisi görmüş. Doktorlar ameliyat yada kemoterapi için onu çok yaşlı ve zayıf olarak konumlandırmışlar. Doktorlar en iyisini bilir mantığıyla o da bir talepde bulunmamış. Kaderine razı olup kanserin gitgide büyümesine seyirci kalmış.

Sonra doktorlardan 3 ay ömrünün kaldığı haberi gelmiş. Buna şaşırmamış.

Başka bir şehirde, Quinhuangdao’da yaşayan kızı son günlerini onun yanında geçirmesi ve biraz etrafı gezmesi için babasını davet etmiş. Kızına giderken trende garip biriyle tanışmış. Yabancı ona neyi olduğunu sorup gittiği şehirde bir Zhineng Çigong merkezi olduğunu ve uğramasını söylemiş. Hem de hemen kızının yaşadığı yere çok yakın bir yerde. Trenden iner inmez kızı yerine taksi bakınmaya başlamış. Kızıyla beraber taksiye binip Merkez’e doğru yol almışlar. Yolda kızına neden bu Merkez’den haberi olmadığını sormuş. Kızı da duyduğunu ama hasta olduğu zaman hasteneye gitmenin yeterli odluğunu söylemiş. “Hem Çigong bu kadar iyi ise o zaman hastaneler neden var ki?” demiş.

Ancak babasının cesaretini kırmamış ve ona eşlik etmiş. Bu da ölmek üzere olan bir adamın oynadığı son kumar diye düşünmüş.

İyileşmez denilen pek çok hastalıkla mücadele eden bir sürü insanı bir arada görünce içi umutla dolmuş ve kendini evinde hissetmiş. Kalbinin derinliklerinde bir yerde ya hastalık gidici yada ben diye hissetmiş.

Çigong’un kendisine savaşma fırsatı verdiğini söyleyen Li, egzersiz yaptığı sırada terden sırılsıklam olduğunu, bacaklarının titrediğini, ellerinin tutmaz olduğunu ama buna karşın ruhunun ise dimdik durduğunu belirtiyor. Evde ümitsizce geçirdiği onca zamanı hatırlayıp, en ufak vaktini Çigong yaparak geçirmeye başladığı söylüyor. İşe yaramasa bile son anlarını mücadeleci ve mutlu bir şekilde geçirmenin keyfini alıyormuş.

Gün ve gün Çigong çalıştıktan sonra, 1 ay kadar sonra gücünü toplayıp, uyku ve yemek düzeni yerine gelmiş. Sonunda ultrasona girdiği bir gün mutlu haberi almış. Kanserden kurtulmuş. Ailesine hemen telefon ettiğini ve hepsinin sevinçten ağladığını söylüyor.

Bu hikayeyi anlatabilmek için hayatta kalmayı başaran yaşlı ama azimli adamı dinledik.

45 – İskelet Asker

1994’te Bay Shu askere katılmış. Birkaç ayda ağırlığı 75 kilodan 45 kilolara kadar düşmüş. Yapılan testler sonucu midesinde ve akciğerinde kütle tespit edilmiş, büyük ihtimalle de kansermiş.

Doktorlar ameliyata almak istediğinde tereddüt etmiş. Askerlik hayatının biteceğinden endişelenmiş. Düşüncelerle uyksusuz geçen gecelerden sonra, bir gün yolda kara kara düşünerek yürürken uzaktan biri ismini çağırarak ona doğru koşmuş. Kendisini hatırlayıp hatırlamadığını sorduktan sonra, geçen sene aynı hastanade oda arkadaşı olduklarını hatırlatmış. “Hatırlıyor musun, beraber İlaçsız Hastane’ye gidelim demiştim hani. Ben gittim, bak turp gibiyim” demiş.

Arkadaşıma faydası olduysa, bana da olur diye düşünerek içi umut ve sevinçle dolmuş.  Adresi alıp ertesi gün yola çıkmış.

“Peki neden bu kadar acele karar verdin?” diye sormuş Chan. Kaybedecek vakit olmadığını, kara kara düşünürken ayağına gelen en güzel fırsatın bu olduğunu söylemiş. Başka bir kanıta gerek duymadığını, arkadaşını iyleşmiş görmenin yeteri kadar kanıt olduğunu da eklemiş.

Merkez’de herkesten önce kalkıp çalışmalara başlamış. İnat ve azimle gece yarılarına kadar da devam etmiş. İşe gider gibi hergün ama hergün yılmadan çalışmış. Günde yüzlerce duvar hareketi yapmış.

2 ay kadar sonra ultrasona bağlanarak da teyit edildiği üzere kanserden eser kalmamış. Sonrasında da aynı disiplini hiç bozmamış.

“Bir asker olarak bu savaştan silah yada bıçak kullanmadan galip çıkmanın gururunu taşıyorum. En etkili silahım artık Çigong!”

46 – Zaten 1 Tane Mesanem Var Onu Da Bana Bırakın!

1991 Nisan ayında Xu mesane kanseri yüzünden ameliyat olmuş. Takip eden 3 yıl boyunca da kemoterapi ve radyoterapiye maruz kalmış. Ne yazık ki tedaviler sonuç vermemiş ve bütün mesanin alınması gerekmiş.

Mesanenin hepsi alınsa bile kanserin tamamen temizleneceği garantisi yokmuş. Doktorlara olan inancını yitiren Xu, tek bir mesanesi olduğunu ve onu da vermeye niyetinin olmadığını söyleyerek ameliyatı reddetmiş. Bir mazeret uydurarak hasteneden kaçmış.

Rahim kanseri olan bir arkadaşının Merkez’de iyileştiğini duymuş. Daha önce diğer Çigong türlerini çalışıp faydasını görmediği için önceleri çok üzerinde durmamış ama daha birçok başarılı vaka duyunca inanmaya başlamış. “Eğer ölüp gideceksen ve hastaneye de dönmek istemiyorsan neden Çigong’a bir şans vermiyrosun?” diye sormuş arkadaşı.

Sonunda karısıyla beraber Merkez’e gelmeye karar vermişler. Trenden iner inmez onları hocalar karşılamışlar. Ona bir hasta gibi değil öğrenci olarak muamele etmişler. “Sen Lao-Shi’nin misafirisin” sözünü duyduğunda ise gözleri yaşla dolmuş.

Kendini evinde hissettiği bu güzel ve huzurlu yerde, herkesin ne kadar azimle ve inançla çalıştığına şahit olmuş. Kendi de azmedip, yaşamak istiyorsa ölümüne çalışması gerektiğine inanmış. Günde 10 ile başladığı duvar hareketini 100’e çıkarmayı başarmış.  Sonra Nisan ayı geldiğinde ultrasona bağlı bir şekilde Çi terapisine girmesi istenmiş. Daha önceki hastalar gibi gerçek zamanlı iyileştirme yapılmış ve 11 saniye içinde kanser ekranda yok olmuş!

“Hocalar sana Çi verirken neler hissettin?” diye sormuş Chan. “Tüm dünya bunu görsün istedim. Hem kendim hem de ülkem için gurur duydum çünkü o sırada bunu bir Alman televizyonu kaydediyordu” demiş. Merkez’de sadece iyileşen kendisi olmamış. Onu bekleyen karısının da bacaklarındaki rahatsızlıklar ve baş dönmeleri iyileşmiş.

“Biz artık mutlu ve sağlıklı bir çiftiz!”

47 – Karıcım, Lütfen Dostlarımızın Bize Gülmesine İzin Verme!

İki çocuk annesi Liu, şeker hastalığı yüzünden hastaneye yattığında görme yetersizliği, iştah bozukluğu, yüksek tansiyon ve kalpte ritim eksikliği de vuku bulmuş. Hastalığına rağmen doktorlar gidip evinde bol bol dinlemesi için onu taburcu etmiş.

Endişelenmemesini ve ilaçlarını düzenli alıp, yorucu hareketlerden uzak durmasını tembihlemişler. “Nasıl endişelenmeyim!” diye düşünmüş. “Evde iki çocuk, evin işleri, ben ise hasta yatıp durucam evde…”

Komşularından biri diyabetin Çigong ile tedavi edildiğini söylemiş. O da hemen bu haberi kocasına iletmiş.

“Çigong?” diye somurtmuş kocası. “O komşun tam bir yalancı. İşe yarasaydı doktorlar tavsiye ederdi. Anlıyorum, iyileşmek istiyorsun ama bizi eşe dosta, konu komşuya alay konusu yapma!” demiş. Kocasının bu “anlamlı” konuşmasını dinledikten sonra bu fikri bir süreliğine rafa kaldırmış.

Ancak gücü her geçen gün daha da azalmış. Hal böyle olunca evin bütün yükü kocasına kalmış. Komşusu tekrar gündeme getirdiğinde, bu sefer kocası ılımlı yaklaşmış.

3 ay önce onu Merkez’e kocası getirmiş. Pek çok insanın neler başardığını görünce kendini iyi hissedip korkusunu yenmiş. Kendisinin de iyileşeceği inancıyla deli gibi çalışmaya başlamış. Günde 8 saat Çigong yapmış. İlk ayın sonunda kalp atışları düzene girmiş. Takip eden günlerde tansiyonu ve şeker seviyesi düzelmiş. İkinci ayın sonu gelmeden neredeyse herşey normale dönmüş.

Hareketleri düzenli yaparken, kendisinin “zaten iyileşmiş olduğunu” sürekli telkin olarak kullandığını belirtiyor. Kendisini her an Çi’ye açık tutmuş ve tüm evrenden gelen Çi’nin vücuduna akmasına izin vermiş.

Evine mutlu ve sağlıklı döndüğü zaman buna en çok kocası sevinmiş.

48 – Tuvalete Bile Gidemeyen Genç Bir Müdür

Nanking şehrinde prestijli bir okulun müdürü olan Peng ansızın hasta olmuş. Bir sabah kıpırdayamaz halde uyanınca hastaneye taşınmış ve doktorlar vücudundaki tüm kaslarının çektiğini ve kırılgan olduğunu söylemişler. Polimiyositis denen bir hastalığın son safhalarıymış. Onu 4 ay sonra eve yolladıklarında, hiç hareket etmemesi ve ederken de çok dikkatli olması konusunda onu uyarmışlar.

Evde ilaç alarak yatmaktan kilo almış. Birşey olmasın diye kımıldatmadığı kasları hareketsizlikten daha da kötü olmuş. Tuvalete bile eşinin yardımı olmadan gidemiyormuş. Benzer durumdaki bir kaç yakınının öldüğünü hatırlayınca panik olmuş.

Çigong ile olan ilk deneyimi pek de başarılı olmamış. Okuldayken denk gelen bir Çigong uygulayıcısı ona Çi verdiiğnde kasları daha da şişince, bunun kaslarının Çi’ye olan olumlu tepkimesi olduğunu bilmediği için kötü birşey sanıp yarıda kesmiş. Bir daha da yapmaya korkmuş. Ancak arkadaşı ona çok basit olan La-Chi (Çi yakalama) hareketini öğretince kendi başına yattığı yerden yapmaya başlamış.

Günde 9 saate yakın her dakika bu hareketi yapmaya devam edip Çi’nin ellerine gelmesi için dua etmiş. Bir süre sonra yataktan sandalyeye terfi etmiş. Oturduğu yerden yapmaya devam etmiş. En son da kendini ayakta yaparken bulmuş. Elindeki Zhineng Çigong kitabından tüm hareketleri uygulamaya başlamış.

3 hafta sonra ilaçları bırakıp yürüyüşlere başlamış. Artık eşinin desteğine de ihtiyacı kalmamış. Bu bile başlı başına sevindirici bir durummuş.

Karısı ona eşlik ederek Merkez’e gelmişler. Burda guruba katılmış ve 2 aylık sıkı bir çalışmayla koşmaya ve zıplamaya başlamış (Burada ayağa kalkıp Chan’in önünde zıplıyor).

“Peki öğrencilerine de Çigong öğretecek misin?” sorusuna “Elbette ama dinlerlerse” diye cevap veriyor. Kendisinin yeterince inandırıcı bir örnek olup olmadığını sorunca da “Doğru ama insanların bunu hissetmesi lazım, duymak yetmiyor bazen. Benim buna inanmam için hayati tehlike atlatmam gerekti. İnsanlar bu duruma gelmeden onları teşvik etmek lazım”.

49 – Beni Teyzem Kurtardı

Bayan Wang daha 38 yaşında düşük tansiyon ve kalbinde ritim bozukluğu yaşamış. Kalbi beyne yeterince oksijen sağlayamadığı için hep sersemlemiş gibi dolaşıyor ve her an bayılma tehlikesi yaşıyormuş. Eklemlerindeki artirit nedeniyle de ne eğilip kalkabiliyor ne de soğuk bir şeye dokunabiliyormuş.

“Neden ben?” diye yakarmaya başlamış. Ağrılarını  dindirmek için daha fazla ilaç almaktan başka çare yokmuş. Hastalığının kendisine özel olduğu takıntısıyla kendini evine hapsetmiş. Doktorların az hareket edip ilaçlarını zamanında alması uyarısını dinlemekten başka birşey yapmamış. Hareket ederse kötü olur diye sadece dinlenmiş.

Peki alternatif yöntem aramaya ne zaman başlamış?
Teyzesi ufkunu açmış. Teyzesi ilk karaciğer kanseri olduğunda onun için çok üzüldüğünü hatırlıyor. Ancak birkaç ay sonra onu iyileşmiş gördüğünde çok şaşırdığını da… En son hatırladığında hastane yatağında yatan iskeletimsi bir insan gözünün önüne geliyormuş. Ancak sonra kanlı canlı, sağlıklı bir insan çıkagelmiş. Tabi bunun sırrı Çigong’muş!.

Bu deneyime şahit olunca, teyzesinin eşliğinde Merkez’e gelmiş. Adımını atar atmaz herkesin aynı kafada olduğunu görmüş. Ona bakan bir dolu anlayışlı ve hoşgörülü göz varmış.  Sanki herkes bir zamanlar boğuluyormuş da hepsi aynı gemi tarafından kurtarılmış!

İçinde huzur ve inançla çalışmalara başlamış ve doktorların sadece dinleneceksin tavsiyelerinin aksine durmadan çalışarak geçirmiş günlerini. Evde yavaş yavaş ölümü beklemektense burada bu harika tempoda ölmeyi tercih etmiş.

1 ay kadar kısa bir sürede kan değerleri normale çıkmış ve EKG’si de kalbi hakkında güzel değerler sunmuş. Eklemlerindeki bütün sorunlar tarihe karışmış, iştahı ve uykusu düzene girmiş.