Bayan Ying şimdiye dek hiç duyulmamış bir hastalıktan bahsetmiş. Hatta kağıda yazdığı halde bilinecek gibi değilmiş. “O zaman şöyle söyleyim demiş” Ying. “Öyle bir kanser ki, tedavisi yok, köyümde 3 kişi bu hastalığa yakalandı, ikisi öldü, bir tek ben kaldım”. Şimdi ustanın dikkatini çekmeyi başarmış.
1985 yılında artirit olmuş ve ardından da sistemik lupus. Sindirim, sinir, dolaşım, derken bütün sistemleri çökmeye başlamış. Biri dokunsa heryeri acıyormuş. Elleri ölü birinin elleri gibiymiş. Yazın bile kışlık elbise giyinirmiş.
Kaldığı kanser hastanesinde her gün birilerinin cenazesinin kaldırıldığını gördükçe daha da umutsuzluğa kapılmış. Ne zaman sıra bana gelecek diye bekler olmuş. Ölümden çok korktuğunu söylemiş.
Bir gün oda arkadaşına gelen bir yakını ona Çigong önermiş. 1993 mart ayında kardeşiyle beraber Merkez’e gelmiş. 2 aylık bir terapiden sonra kendi kendine yeter hale gelmiş ve kardeşi eve dönmüş. Birkaç ay sonra ise tamamen iyileşmiş. Köyüne döndüğünde bu mucizeye şaşıran ve çok mutlu olan köylüler ondan Çigong öğrenmek istemişler. Köyde neredeyse iyileşmeyen kimse kalmamış.
Hastanedeki doktorunu görmeye gittiğinde ise doktoru ona “Bayan Ying bu sen olamazsın! Sen şimdiye kadar çoktan ölmüş olmalıydın!” diyerek şaşkınlığını gizleyememiş.
“Peki doktora olan biteni anlattıktan sonra, senin gibi hastaları Merkez’e yönlendirmeye karar verdi mi acaba?” diye sormuş Chan. “Eğer insansa bunu çoktan yapmıştır” diye cevaplamış Bayan Ying.
Acaba yaptı mı, ne dersiniz?