Herkes gibi Bayan Ma da meme kanseri olduğunu öğrenince kendini modern tıbba teslim etmiş. Ameliyatlar, kemoterapi, radyoterapi ve ilaçlar… İyileşmediği gibi hastalık heryere sıçramaya başlamış.
Kanserin kontrolden çıkmış olması onu depresyona sokmuş. Çigong’u duyar duymaz trene atlayıp Merkez’e gelmiş. Sanmış ki, diğer hastanelerdeki gibi o yatacak, doktorlar ona şifa verecek. Her gün uygulanan disipliner çalışmaları görünce çok şaşırmış. Hiç kanser hastaları bu kadar çalıştırılır mı? Çalıştırılır.
Etraftakilerden Çigong sayesinde iyileşenleri duydukça burada olduğuna mutlu olmuş ve cesaretlenerek hareketleri düzenli bir şekilde sebatla uygulamaya başlamış. Yalnız bir ara, çalışmalarına rağmen arkadaşlarına kıyasla çok aşama kaydedememiş olması onu yine sorgulamaya itmiş. Dinlenmek yerine neden bu kadar efor sarfediyorum diye söylenmeye başlamış. 1 ay sonunda pes edip eve geri dönmüş.
Evdeki ilk günleri dinlenmenin keyfini çıkarmış. Yalnız hastalık ilerledikçe bu sefer yataktan kalkmak ızdırap halini almış. Halbuki Merkez’de bütün gün ayakta kalabiliyormuş. Evde ise tuvalete bile zor gidiyor.
Evde ölümü beklemek yerine yine soluğu Merkez’de almış. Bu sefer daha kıymet bilir şekilde çalışmalara koyulmuş. Artık grup içinde aktif rol oynayan bir öğrenci olmuş. Hem çok çalışıyor hem de diğer insanlara yardım ediyormuş. Kıskançlık yerini mutluluğa bırakmış. Diğerlerine yardım ettikçe kendi hastalığını gözünde büyütmekten vazgeçmiş. Bireysel olarak kendi kendine hastalığın üstesinden gelmenin hazzıyla kanseri tamamen yenmiş. “İyileşmenin içten gelen bir istekle olması kaçınılmaz” diye ekliyor Ma.
“Acı yoksa kazanç da yoktur” lafını “Sevgi yoksa kazanç da yoktur” diye değiştiriyoruz.